20 Temmuz 2013 Cumartesi

Nisan ayı kitabı: Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar


    


        Nisan ayı kitabımızı Tehlikeli Oyunlar-Oğuz Atay olarak belirlemiştik.Tüm okumalarımız boyunca sanırım en çok bu kitapta zorlandık.Bakalım nisan ayında neler yaşamışız birlikte.










Ayın fotoğrafı lacero'dan geldi.




Ve bakalım hangi cümleleri çizmişiz...

Kafamın sandalyelerinde elbiseler,gömlekler,çoraplar birikmeğe başladı;kurduğum hayaller,bir bekar odasının dağınıklığına boğuldu.Düşüncemin duvarlarına resimler asmak istediğim halde bir türlü olmadı.

Damat sevgisi,albayım,insan sevgisine oranla çok kısa sürüyor.

Mesela,karanlıktan sonra birdenbire nasıl aydınlık olur,albayım?Siz hiç görebildiniz mi?

İnsanlardaki zavallılığı,önce çocuklar seziyor galiba.

Çocuklardan kendini koruyamazsın,görünüşe aldanmaz onlar.

Kim meraklı değil ki,herkes okuyor.Yalnız gerilimle yaşanmaz,biraz da tarih okuyalım.Herkes,tarih okuyor albayım;bugüne değer veren kalmadı.Bugün,zaten yaşanıyor;asıl,geçmişte ne olmuş bakalım?

Beklenen geç geliyor;geldiği sırada insan başka yerlerde oluyor.

Huzurumuz var da denemez.Vaktimiz bol olduğu için,bütün günümüzü huzursuzlukla dolduramıyoruz sadece.Sessiz sedasız okuyorum burada.Hikmet'e bakılırsa okumam da duyuluyormuş.Gözleriniz çok ses çıkarıyor albayım,diye geldi bir gece yarısı.

Ey sevgili okur,
Şu elinde tuttuğun Tehlikeli Oyunlar'ı okumak üzere olduğun için seni ne kadar kıskandığımı açıklamakla başlamak istiyorum bir solukta yazıp bitirmek istediğim bu önsöze.

Çünkü,ülkemizde güneş olmasaydı,toz olmazdı.(Batı ülkeleri temiz olmalarını güneşsizliklerine borçlular.)

Ne karanlık ruhun var yahu Hikmet!

Hikmet,kapının önünde durdu:Neden beni görünce gülüyor?İnsanlardaki zavallılığı,önce çocuklar seziyor galiba.Delileri de önce onlar kovalar.

Bazı insanların,bazı şeylere hiç hakları yoktu:ne var ki,insanlarda en çok ,bu hiç hakları olmayan şeyleri yapıyorlardı.

Olmadı,kısmet değişmiş albayım,mutfak temizliğiyle olmuyormuş.Uyanınca boynuma sarılmıştı uykulu kollarıyla.Ben de bütün iş bundan ibaret diye sevinmiştim,esas meselelere boş vermiştim,tabakların suları bile akmadan onları kurulamıştım,beni azarlamıştı,çünkü kurulama bezleri hemen ıslanmıştı,ondan azarlamıştı,beni bu kadar seven ve ikide bir kollarını boynuma saran kadın neden böyle önemsiz bir mesele için beni azarlamıştı? İyi niyetlerle iyi eserler verilemeyeceğini neden hatırlatmıştı?Neden neden neden albayım?

Oğlum sen,bu her şeyi birbirine karıştırmanla,hiçbir zaman gereken alakayı göremeyeceksin.

Kendinden veriyorsun ve durmadan eksiliyorsun.Oysa bazı insanlar,oldukları gibi kalarak,elde ederler istediklerini.

Eski yaralar,albayım.Sizinle bir savaşım yok.

Kelimeler,albayım,bazı anlamlara gelmiyor.

"İyi.Yaz bakalım:Gerçek,başkalarının bize uygulamaya çalıştığı tatsız bir ölçüdür."  "Birimi var mı Hikmet Amca?"  "Birimi insandır."

Kendilerine yazık edenler,zamanın her şeyi nasıl halledeceğini bilemeyenlerdi.

Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor.Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor,anlıyor musun?

Gidenler sevinçliydi.Geride bıraktıklarına karşı ayıp olmasın diye üzgün görünüyorlardı.

Ne var ki,dünyada 'sizi anlıyorum' gözlerinin sahteleri türemişti;gerçeği sahteden ayırmak çok zordu.

Ben ilgi görünce,hemen unuturum her şeyi albayım,biliyorsunuz.

Beni hemen anlamalısın,çünkü ben kitap değilim,çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz,yaşarken anlaşılmaya mecburum.

Çünkü artık hayatta başka şeylere önem verilmesi gerektiğini öğrenmiştim.Fakat bunu öğrenmekte çok geç kalmıştım.

Herkes birden oturacak sofraya;mutfak köleliğine son verilmeden hürriyet yemeği yenmeyecek!

"Durum gittikçe karışıyor albayım." İçini çekti. "Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan.Okudukça,düşündükçe,yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor."


Bambaşka cümleler dokunmuş her birimize.Ve bakalım ne resimler paylaşmışız.


















































































        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder